Bahadır Yenişehirlioğlu bir hukukçu.
Onu ilkin Beyaz Usta Siyah Çırak kitabıyla tanıdık. Büyük ilgi toplayan kitabı
Kerime, Son Hasat, Aşk Cephesi izledi. Şimdilerde ise Yemen cephesini 1911
Yemeni'nden 2014 İstanbul'una uzanan bir romanla, #AşkÇölü ile gündemde.
Merhaba Bahadır Bey, öncelikle teşekkür ederiz. #AşkÇölü romanı sıradışı
bir üslup ve olay örgüsüyle Yemen türküsünün izinden gidiyor. Sizi bu kitabı
yazmaya yönlendiren saikler nelerdi?
Ayrıca eserlerinizde farklı bir anlatım dili var, gerçekçi ve sıcak gelenek
algısının çok ötesinde ama geleneksel.Siz kendinizi bu farkı oluşturmak ve yazım diline aktarmak
ve ifadelendirmek konusunda nerede görüyorsunuz.
Hiçbir
şeyi yeniden keşfetmiyoruz aslın da. Yaptığım yeni bir bakış açısı getirmek, bu
hem gerekli, hem de zor olanı. İnsanı ve insana dair ne varsa her şeyi her
zaman yeniden söylemek gerekmektedir. Bu nokta da yazarın farkı ortaya çıkar
benim yapmaya çalıştığım da tam bu.Hem kurgu,hem anlatım tekniği açısından
"evet bu Bahadır Yenişehirlioğlu romanı" dedirtmek derdindeyim. Ben
peşin kabulleri zorlamadan yanayım. Peşin kabulleri doğru bulmuyorum ve
reddediyorum. Gerçek gücün buradan doğacağı kanısındayım ve işin garibi bunu
içgüdüsel olarak yapıyor buluyorum kendimi. Eskiden/gelenekten güç ve ilham
alarak inşa edilen yeni zaman zaman kesintiye uğrasa da yoluna devam etmiş
bugüne kadar varlığını korumuştur. Gelenekle yeni arasındaki bu netameli süreç
tam da yeni/modern olanın hâkimiyetiyle sonuçlanmak üzereyken, gelenek yeniden
gündeme gelmiş bazılarına göre geleneğe iade-i itibar yapılmıştır. Aslın da bu
doğal bir süreçtir ve asla kendiliğinden bir oluşum olarak algılanmamalıdır.
Gelenekle olan ilişkide en önemli mesele ise geleneğin yeniden icat
edilmesidir. Posrmodernizm; modernleşme sürecinin, insanlığı sürüklediği
açmazlara karşı sağduyunun utangaç bir biçimde insanlığın vicdanında yaşamaya
devam eden gerçek, sahici ve pür bir şahlanışı değil mi aslın da? Ben bunu çok
önemli buluyorum.
Aşk
Çölü nü yazmak istememdeki en önemli saik Yemene dair pek çok anı barındırmamız
,kültürel kayıtlarımızda ve duygusal hafızamızda pek çok anı ve hatırat barındırmamız ve fakat buna
dair çok da konuşmamamız oldu .
Ben
İnsan endeksli olarak Yemene düne ve bu güne bakmak istedim ve savaştan
ziyade insanın ruhuna temas etmek
istedim .
Peki yazarlığa nasıl ve ne zaman başladınız?
CEVAP-
Bütün dünyayı dolaştım neredeyse, insanlar ve
toplumlar üzerine çok fazla incelemelerde bulundum ve bunun beni inanılmaz
biçimde zenginleştirdiğine inanıyorum. Dinler tarihiyle ilgili önemli ne kadar
yer mekan varsa oralara da gittim ve yaşadım, içimi bunlarla doldurmaya hep gayret
ettim. Dinler insanlığın tarihinin başladığı noktadır. Dinleri anlamak
insanlığın da tabiatını anlamak demek bir bakıma bence.
Bütün bu gelişimim süresince daha fazla
dayanamadım sanırım, içimdeki konuşmaları, gördüklerimi, okuduklarımı
susturamadım ve kağıda aktarmam gerektiğini fark ettim. Zamanı geldi belki de,
bilemiyorum... Ben hayatta hiçbir şeyin
ve olayın rastlantı ile tezahür ettiğine inanmıyorum. Tevafukla her şey
bir plan dairesinde gelişiyor ve zamanı geldiğinde gerçekleşiyor. Zamanı gelmiş
demek ki... Ama ilk yazmamın tarihi derseniz
12 Eylül döneminde ağabeyim cezaevinde iken babamı
kaybetmiştim.Ağabeyime bunu söylemedim ve babamın ağzından ona sahte mektuplar
gönderdim .Yani ölmüş babamı hayalimde yaşattım sanıyorum yazarlığım o zaman başladı.
Ülkemizde sevilen ve ilgiyle takip edilen yazarlardansınız. Son kitabınızda
Osmanlı'nın son dönemi, 1.Dünya Savaşı yıllarını da işliyorsunuz. Son yıllarda
Osmanlı tarihine karşı artan ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
CEVAP-
Bu
tespitiniz doğru.Giderek yakın tarihimizi anlamak ve öğrenmek isteği artıyor.
Sanıyorum giderek köklerimizi ve bizi
var eden kodları yeniden keşfetmek derdindeyiz .Koparılmış olan ne varsa onları
tekrar bağlama derdindeyiz .Bunun pek çok sosyolojik ve psikolojik alt
tahlilleri de var tabi ki. Ben Yakın tarihimizin bir dönemini romanlarımda
kullanmayı önemsiyorum .Ama mutlaka bunu bu güne bağlıyorum .Zira tarih
yaşanmış ve bitmiş bir zaman dilimi değildir etkileri sonsuza kadar sürer ve bu
günün insanına nasıl bir iz taşıyor bunu görmek ,yaşamak,ve anlatmak
istiyorum. Benim roman kahramanlarım bir
dönem içerisin de yaşıyormuş gibi görünebilirler, fakat onlarla
birlikteliğinizi geliştirdiğiniz ve onların ruh dünyaları içerisinde yolculuğa
başladığınız da zamansız olduklarını ve asla bir döneme ait olmadıklarını
görürsünüz. Bu dış görünüm olarak zamanlı ama ruh dünyaları ve değer dünyaları
açısından zamansızdırlar diye tarif edilebilir, her zaman dilimi açısından
gerçektirler ve onları başka kostümler ile arzu ettiğiniz zaman da
yaşatabilirsiniz. Söyleyecek sözleri vardır ve sahicidirler. Ben yaşayarak
yazan biriyim. Yazdıklarımı yaşıyorum bunu hissediyorum ve yazıyorum. Bu
kendimden yola çıkarak insanlığın keşfi gibi. Bu bir serüven benim için ben bu
serüveni yazmayı bütün hücrelerim de hissediyorum. O yüzden etkileniyorum.
Yazım sürecinde bambaşka bir ruh halinde oluyorum. Hissettiklerimin maddeleşmiş
hali olarak karakterler şekilleniyor. Her üç romanıma baktığınız da hepsinde de
ortak bir noktalar var. Ben insan denen varlığın labirentlerinde dolaşıyorum ve
okuyucumu bu labirentlere çekiyorum. Gizemli dehlizlerde dolaşıyor
okurlarım,insanı keşfediyorlar.Bilindik duyguları bambaşka kıvamlarda onlara
sunuyorum ve oluşturduğum şaşkınlıklar da bambaşka dünyalar keşfediyorlar.İç
sesleri açısından kahramanlarım çok gerçekler ve etkileyiciler.Okur çok rahat
okuyor bu derinliği ve yoğunluğu.Şunu son derece önemsiyorum ve okurlarımdan
aldığım tepkilerden de bunu gerçekleştirdiğimi görüyorum,o da şu benim
kitaplarımı ellerine alanlar sonuna kadar gelmeden asla bırakmıyorlar.Zira
yaşıyorlar.Bu macera aynı zamanda tarihsel bir yolculuğa da dönüşüyor ve pek
çok yeniyi keşfediyor okurlar. Bunun için büyük çaba harcıyorum.
İlber Ortaylı tarihin öğrenilmesinde roman ve tiyatronun önemine sık vurgu
yapıyor. Sizce tarihe son yıllarda artan ilgi edebiyat ve sanat üretiminde de
gerçekleşti mi?
CEVAP-
Aynen
öyle .Kültürel kodlarımızın ortaya çıkartılması ve bunun üzerinden bu günüde
harmanlıyarak bir medeniyet inşası ancak
Roman ile mümkün olabilir. Edebiyatın en güçlü dalı Romancılıktır . Bu tam arzu
ettiğimiz manada olmasa da giderek artan bir ivme ile yoluna devam ediyor .Ben
bunda Romanların çok önemli olduğunu görüyorum. (BEYAZUSTA SİYAH ÇIRAK) ta 12 Eylül, (KERİME) de Ezanın Türkçe
okunduğu yıllar, (SON HASAT) ta Kubilay vakıası,(AŞK CEPHESİ) romanımda
Çanakkale,(AŞK ÇÖLÜ) romanımda ise Yemen
konu edinilir bu da benim bu konuya ne denli duyarlı olduğumu gösterir.
Şunuda eklemek isterim ben salt tarih değil tarih perspektifinde insan ruhuna
derinlemesine yolculuk yapan metinler
yazıyorum .İnsanın keşfine dair ciddi
tahliller ve hikayeler konu ediniliyor .Önemsediğim tek şey İnsanın gizemi ve
ruh dünyası . Dikkate değer görülmeyen
ama mercek tuttuğumuzda devleşen kadın kahramanlar bütün haşmeti ile
romanlarımda kendini gösterir .Belki bu yüzden (Dünün ve bugünün kadınını en
iyi konuşturan yazar )deniliyor benim için.
Tarihi dizilerden ya da romanlardan öğrenmek doğru mu? Romanlarınızda
kurgunun payı nedir?
CEVAP-
İlgi çekmek ve sonrasında bir
serüven başlatmak için önemli olabilir ama asla yeterli değildir .Bunun için
doğru okumalar yapmak gerekir. Ben tarihsel bilgiyi titizlikle ve en doğru hali ile kullanmaya çalışıyorum ve
bunun için uzun araştırmalar yapıyorum .Yer,zaman,iklim,değer
yargıları,yemekler,mobilyalar,giysiler,konuşmalar,ve daha pek çok şeyi tam ve
doğru olarak vermeye çalışıyorum. Burada yorum söz konusu olamaz.Kurgum sadece
kahramanlarımın üzerinden gerçekleşir ki onlar
gerçek bir zeminin üzerinde
sahici karakterlere dönüşürler zira hissederek yazarım ve bu okuyucuya
kesinlikle geçer.
Yazım safhasına geçmeden önceki araştırma yöntemlerinizi kısaca
paylaşabilir misiniz? Ne kadar sürenizi alıyor?
CEVAP-
Bunun için çalışıyorum
.Hatıratlar okuyorum,mektuplar okuyorum,kayıtlara ulaşmaya ve satır aralarında
dolaşmaya çalışıyorum .Anıları taze olanlarla görüşüyor ve sohbetler ediyorum
.Velhasıl ne varsa peşine düşüyorum .Bu her roman için farklı seyrediyor kimi
zaman hızlı kimi zaman yavaş.
Geleceğin roman yazarlarına önerileriniz nelerdir?
Çok okumak ve çok yazmak .
Yazacaksanız kendi konunuz ve renginiz olmalı yoksa gölge olun ne varsa .
İlberalizmi daha önceden duymuş muydunuz? Bir gün sizin de böyle bir
mizah akımınız oluşsa ne tepki verirsiniz?
CEVAP-
Tabiki biliyorum ve çok hoşuma
gidiyor . Kıskanmıyor değilim .Sadece mutlu olurdum .
Son olarak, ilberalizm sayfasının takipçilerine mesajınız var mı?
CEVAP-
Okusunlar ,at gözlüğü
takmasınlar,gani gönüllü olsunlar .Merhameti,muhabbeti ve şefkati düstur
edinsinler.Asla tetikçi olmasınlar.